CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sarpların yıkıcı etkisi, olumsuz hava koşulları ve rüzgarın getirdiği zorluklar nedeniyle Adıyaman’da ilk birkaç gün istediğimiz faaliyeti maalesef gerçekleştiremedik. Bozulan altyapı. Bunun için hayır dualarınızı istiyorum.” Sözleriyle ilgili olarak “2 büyük gün geçecek, insanlar ölecek, kalkıp ‘Senden helal istiyorum’ diyeceksiniz. Kimin helalini istiyorsun bu nasıl bir helal anlayışı?” söz konusu.
Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Kümelenmesi’nde yaptığı konuşmada, acılı günler yaşandığını ve yaraların sarılması için çaba sarf edildiğini belirtti. Türkiye’nin güzel bir ülke olduğunu ve yeterince insan olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ülkenin bazen yanlış seçimler nedeniyle krize girdiğini ve derin bunalımlara sürüklendiğini ancak kısa sürede toparlanıp kucaklaşmanın herkesin görevi olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, deprem bölgesine ilk tır ve tırların gittiğini belirterek, “Kamyon ve tır şoförlerine teşekkür ediyorum. En zor şartlar altında gittiler. Yöneticilerine değil, AFAD ve Kızılay çalışanlarına teşekkür ediyorum. özveriyle çalışan bu iki kurumun tüm personeli.” dedi.
Kılıçdaroğlu, hangi partiden olursa olsun deprem bölgesinde görev yapan belediyelere de teşekkür ettiğini belirterek, “Ruhumuzda, kimliğimizde, tarihimizde ayrım yoktur. Taşa taş koyanın yanında olma geleneğimiz var. . Bu tarihin bize dayattığı en güzel gelenektir.” söz konusu.
Askerin zamanında bölgeye gönderilmediğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Bu büyük felaketin bir anlamda sorumlusu onlar. Daha sonra gelen güvenlik güçlerimize de gönülden teşekkür ediyoruz. Tabii ki en büyük teşekkürümüz ‘Nasıl olur? Bir kişiyi kurtarabilir miyim?’ deprem bölgesine koşan gönüllülere.” sözlerini kullandı.
CHP’li belediye başkanlarının her noktada olağanüstü başarılar elde ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, kendilerine de teşekkür etti. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li belediyeler 8 bin 163 araç gönderdi, 6 bin 562 insani yardım tırı, 23 bin 473 çalışan deprem bölgesinde görev yaptı, 142 portatif mutfak, 153 yemek aracı oluşturuldu, 16 portatif fırın yapıldı, 2 milyon 863 bin 636 battaniye. 252 bin 303 ısıtıcı, 37 bin 96 çadır gönderildi.
“Kızılay nasıl çadır satabilir?”
Kılıçdaroğlu, deprem bölgesinde çadır ihtiyacının devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:
“Cumhuriyet kadar eski bir kurum afet ortamında nasıl çadır satar, ticaret çadırı satar? Cumhuriyetin en pahalı kurumlarından biri olan Kızılay çadır satar. Buradan Kızılay yetkililerine sesleniyorum kardeşim , varsa deponuzda kaç tane çadırınız varsa geri getirin varsa hepsini alalım.Ve deprem bölgesine gönderelim.Tarihi kökleri olan bir yardım kuruluşunun çadıra dönüşmesi ne anlama gelir? Biz öğrenciyken Kızılay kumbarasını biz taşırdık, alır hocamıza verirdik, onlar da bu parayı Kızılay Merkezi’ne gönderirlerdi. Kurumun haline bakın.”
CHP’li belediyelerin gönderdiği yardımları saymaya devam eden Kılıçdaroğlu, bu yardımların devam ettiğini kaydetti.
“Liyakat değil sadakat esas alınır”
Devletin tüm risklere önceden hazırlanan kurum olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bu hükümet yani enkaz altında kalan bu hükümetin depremle ilgili iddiaları yanlıştı. Neydi o? Bekliyorlardı. İstanbul’da, Kahramanmaraş merkezliydi. Devleti tanımayan bir yönetim ilk kez görüyorum. Diyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, TBMM, AFAD, üniversite hocaları, CHP’li belediyeler ve bilim adamlarının farklı zamanlarda yazıldığını söylediği raporlarda depremle ilgili söylenmesi gereken her şeyin olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin bundan haberi olmadığını öne sürerek, “Bu iktidar, tıkır tıkır işleyen devletin en temel sütunlarını kesmiştir. Liyakat dediğimiz kavram devlet için önemlidir. İşi devlete vermek” dedi. ehil bütün inançlarda ve bütün demokrasilerde temel kaidedir.Devletin direği adalettir, adaleti çürütmüşlerdir.Şey.Devletin direklerini keserseniz Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay gibi bir tabloya mahkum olursunuz. .En yetkin kişileri kapı önüne koydular.Devleti liyakat üzerine değil, sadakat üzerine kurdular.” değerlendirmesini yaptı.
“En acı gününde ‘Sana para vereceğim’ denir mi?”
Sarsıntıda kaç kişinin öldüğünün devleti yönetenler açısından değerli olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Ağlayanlara bakma, ağlamıyorlar. Para dağıtarak insanları yanımıza çekebilir miyiz diye… Parayla insanların iradesini satın almak mümkün mü? En acılı günde ‘vereceğim’ sen parasın.’ “İnsanlık dışı olup bunu yapanlar, insan nedir bilmeden yapanlar. Eminim izlerken utanıyorum. Nasıl bir devlet yönetimi, nasıl bir rezillik, her şeyi parayla gören bir anlayış nasıl olur? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum.”
‘İki günde bir şey yapmadık, helal istiyorum’ Kendi halkına hakaret etmek helal değildir. Bilerek yaptın demek. Bunlar olmasa bilemezsin derdim. AFAD raporları, üniversite hocalarının raporları, bilimsel makaleler, TBMM’nin araştırma raporları olmasaydı, ‘Bilemezdiniz’. Şöyle söylerdim. Biliyordunuz, demek istediniz, 50 bine yakın vatandaşımızın ölümüne sebep oldunuz.”
“Bu nasıl bir helal anlayış?”
Kılıçdaroğlu, bu coğrafyada TSK’nın en geç 6 saatte ulaşamayacağı yer kalmadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Kutup çadırları, sahra hastaneleri, sahra mutfakları, hepsi ilk 6 saatte yapabilirlerdi. Yaptırmadılar. İnsanların ölmesini beklediler. Ölümü gözleri açık, feryat figan gördüler. İki bütün günler geçecek insanlar ölecek kalkacaksın ‘senden helal istiyorum’ diyeceksiniz.kimin helalini istiyorsunuz bu nasıl helal anlayış donarak ölen vatandaş…ne helal istiyorsunuz .İnsanlar bir şekilde tırnaklarıyla, elleriyle, kollarıyla, bir insanı kurtarabilir miyim diye çırpınıyor… Helal ne istiyorsunuz? Hakikaten devlet yönetilmiyor.” Başkanlık Merhum Ecevit, Marmara depreminden sonra Ulusal Sarsıntı Konseyi’ni kurdu. Başkanlığını TÜBİTAK yaptı. Ne yaptıklarını biliyor musun? 2007’de ilk yaptıkları bu kurulu kapatmak oldu.”
“Devlet benimle başladı, benden önce yoktu.” Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in bütün kurumlarının boşaltıldığını ve çürütüldüğünü iddia etti. Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet’ten intikam mı almak istiyorsunuz? Cumhuriyetin kurumlarını mı yerle bir etmek istiyorsunuz? Ne siz ne de güvendiğiniz tüm varlıklar buna yetmez.” dedi.
(sürecek)
